DİĞER
Yeni çıkan, yeni baskısı yapılan, yayınevleri tarafından bize gönderilen, dikkatimizi çeken; okumak ve üzerine yazı yazmak için ayırdığımız bazı kitaplar...
“Edebiyatımız neden acı çeken, yenik ve yılgın karakterle dolu? Neden bu kadar çok acı çekiyoruz? Edebiyata neden bu kadar acı çektiriyoruz?... Başkalarının bana acımalarını sağlayan acı içindeki benliğim neden benim özbenliğim olsun? Varoluşumun bana özgü yanı, beni ben yapan tarafım illa acımda mı ifade buluyor? Neden sevinçlerim değil de acılarım, pozitif varlığım değil de negatif varlığım daha sahih olsun?”
"Her iki kitaptaki bu başarısız manzumeleri, klişe meydan okumalarla boş kahramanlık naralarını, çocuksu denebilecek kadar naif vatan millet anlayışını, bezdirici hamaseti mahkûm etmeden önce bir neslin ve bir dönemin psikolojisini de anlamak gerek. 1904 doğumlu Faruk Gürtunca ve onunla aynı kuşaktan olanlar, Balkan Savaşları’na, I. Dünya Savaşı’na ve sonrasında İmparatorluğun parçalanışına, İstanbul’un, İzmir’in işgaline, bağımsızlık mücadelesine kendi ömürleri içinde bizzat şahit olmuş, bütün bu karmaşanın ortasında yaşamışlardı."
"Kayıpların yasını tutabilmek kolay değil, ama yazarak da yas tutulabilir. Edebiyat psikanalizden önce de vardı ve adı konmadan, bir ölçüde onun yaptığını yapıyordu zaten."
"Marías’ın romanlarında ısrarla üzerine gittiği mesele hayatı, yaşananları anlatmak gibi baştan yenilgiye mahkûm bir çabadan neden ve nasıl vazgeçemediğimiz olsa gerektir."
Adı her sene Nobel Edebiyat Ödülü’yle anılan Milan Kundera, 1979'da çıkarıldığı Çek vatandaşlığına doksan yaşında yeniden kavuştu
Yiğit Bener’in Can Yayınları’ndan raflarda yerini alan yeni romanı Acı Portakal'dan tadımlık bir bölüm yayınlıyoruz...
Ali Özgür Özkarcı’nın kitabı Dört Köşeli Kambur'u okurken “Vatan nedir?” diyeceğiz mesela, “Neresidir?” diyeceğiz. Yazar da öykülerinin içinden sürekli fısıldayacak: “İnsanın saklanacağı yer kalmamışsa vatanı yoktur.”
“Göçmen edebiyatı” yerine “edebiyatta kültürlerarasılık/çokkültürlülük” demekle perspektif değişir, birçok farklı bakış/algı olanağı doğar
“Öteki” olmaya karşı çıkarken baskın kültürü sorgulayacak mıyız, kendi sesimizi duyurmak için farklı yollar deneyecek miyiz yoksa buna ayak mı uyduracağız?
Hangi nedenlerden kaynaklanırsa kaynaklansın coğrafî, kültürel köklere dayalı kimliği muhafazada ısrar etmek, tüm diğer görüş ayrılıklarını bir tarafa bırakıp bir grubun “safları sıklaştırması”na yol açacaktır ki, bu yolun sonu ister istemez başka bir grubun dışlanmasına varacaktır...
Daha Fazla
© Tüm hakları saklıdır.